26 Nisan 2014 Cumartesi

Der Blaue Reiter

       Vassily Kandinsky ve Franz Marc'ın 1911'de Almanya'nın Münih şehrinde kurduğu ressamlar birliğidir.
      Kandinsky ve Marc 1912'de, içinde plastik sanatlara ve müziğe yer verdikleri der blaue reiter (mavi süvari) adında bir almanak yayınladılar ve iki sergi düzenlediler. Daha sonra Gabrielle Münter, Alexej Jawlensky, Marianne Von Werefkin, Alfred Kubin, Paul Klee, Arnold Schönberg'in de katıldığı mavi süvari grubunun bildirgesi, dönemin entelektüel ortamında oldukça yankı uyandırdı. Sanatçılar yeni bir tinsel çağı haber verdiler. Bildirgede on dört ana makale vardı. Bu metinlerde Kandinsky ilk kez sanatçının doğayı kavraması ve saf estetik birliğe yönelmesindeki yegane aracı olarak gördüğü "içsel gereklilik"ten bahsetti.
      1905'de kurulan Die Brücke (köprü) adlı ressamlar birliği gibi, mavi süvari stili realizm, naturalizm ve izlenimciliğe karşıydı.



7 Nisan 2014 Pazartesi

İzlenimcilik ( impressionism )

Fransa’da resim alanında görülmüş, daha sonra edebiyat ve müzikte de etkili olmuş bir akımdır. Sembolizmle birlikte sürrealizmi hazırlayan bir akım niteliğindedir.
Bu akımda sanatçılar, çevresindeki varlıkları değil, bunların kendilerinde bıraktığı izlenimleri aktarırlar.


İzlenimciliğin Özellikleri

Bir izlenimin uyardığı duyguların duyulduğu gibi yansıtılmasıdır.
Anlam kapalıdır.
Bu akımın yazarı doğrudan doğruya gördüğü gerçeği değil de gördüklerinin ve izlediklerinin kendisi üzerinde bıraktığı izlenimi ve duyumu esas alır.
Daha çok edebiyatta ve resimde gelişmiştir.
Dış aleme ondaki varlıklara ve nesnelere karşı ilgisizdirler.
Edebiyatta resimde müzikte okuyucunun seyircinin dinleyicinin eserle karşı karşıya gelir gelmez edineceği izlenim bu akımın tatlı yumuşak kucaklayıcı canlı teması olmuştur.
Empresyonist sanatçının anlattığı dış dünya değil dış dünyadaki varlıkların hayâle bürünmüş izlenimleridir.
Empresyonistler etkici ve duygucudurlar.
Empresyonizm esas olarak ve her şeyden önce özgürlüğün simgesidir sembolüdür.
Hayale ve soyut betimlemelere yer verilmiştir.
Objenin kişi üzerindeki izlenimleri önemli olduğu için realizmin karşıtıdır.
Sanatçılar eserlerinde kendi iç dünyalarını dile getirmişlerdir.


İzlenimciliğin Temsilcileri
Auguste Renoir
Claude Monet
Van Gogh
Cezanne
Sisley
R. Maria Rilke
Arthur Rimbaud
Paul Verlaine
James Joyce
Ahmet Haşim
Cenap Şahabettin





Yeni İzlenimcilik ( neo-impressionism )

  Empresyonizm, “bir izlenimin uyardığı duyumların, duyulduğu biçimde üretildiği bir resim yöntemiydi” ve sanatçının nesneleri kendi kişisel izlenimine göre resimlemesini amaçlıyordu.

  Bu akım resim sanatında gerçek bir devrim olarak nitelendirildi.

  Empresyonizm yeni bir görüşü izleyen resim yöntemiydi. Resimler tek tek fırça vuruşlarıyla, saf prizmatik renklerin kullanımıyla, açık havada ışığın değişen etkilerini yakalamak amacıyla gerçekleştirildi. 
Resim kuramı renklerin bölünmesine ve optik karışıma dayandırılmıştır. 
Pointilist tekniği sıklıkla kullanılmıştır. 
19.yy’da renk teorisinin geliştirilmesi bu stilin gelişmesinde büyük rol oynamıştır


  Empresyonist  Sanatçılar

Frédéric Bazille 
Gustave Caillebotte
Mary Cassatt 
Paul Cézanne 
Edgar Degas 
Armand Guillaumin 
Édouard Manet 
Claude Monet
Berthe Morisot
Camille Pissarro
Pierre-Auguste Renoir 
Alfred Sisley 





Sembolizm ( simgecilik )

  19.yüzyılın ikinci yarısında parnasizme tepki olarak ortaya çıkmış bir akımdır.
Sembolistler duygusallığa, insanın iç dünyasına yönelmişlerdir. Onlara göre somut varlıklar, dış dünya ile insanın duyuları arasında köprü kurmaya yarayan birer simgedir. Çünkü dış gerçek ancak insanın algılayış biçimiyle var olur. Yani insan onu nasıl algılıyorsa öyle değerlendirilir. 

  Sembolistler, semboller aracılığıyla dış çevrenin insan üzerindeki etkilerini ve izlenimlerini anlatmışlardır.

  Şiiri sessiz bir şarkı olarak tanımlamışlar ve müziği şiirin amacı durumuna getirmişlerdir. Onlara göre şiir düşüncelere değil duygulara seslenmelidir; çünkü şiir bir şey anlatmak için yazılmaz.
Şiirde anlam kapalı olmalıdır ve herkes kendince yorum getirebilmelidir. Sözcüğün anlam değerinden çok müzikal değeri önemlidir. Anlam kapanıklığı ve farklı çağrışımlar yaratabilme amacı, bol bol mecaz ve istiarelerin kullanılmasına yol açmış, dolayısıyla dil de ağırlaşmıştır.

  Gerçeklerden kaçma, hayale sığınma, çirkinlikleri hayal yardımıyla güzelleştirme, bunlara bağlı olarak ortaya çıkan karamsarlık, sembolizmin en belirgin özelliklerindendir.
Durgun sular, ay ışığı, alacakaranlık, tan ağartısı, perdede gezinen gölgeler ve ölüm başlıca temalarıdır.
Lirizm, bu anlayışın en önemli ögesi durumundadır.
Parnasyenlerin genellikle "sone" nazım biçimini kullanmalarına karşın, sembolistler daha çok serbest nazım biçimlerine yönelmişlerdir.

Sembolizmin Akımının Özellikleri
Nesneleri olduğu gibi anlatmak mümkün değildir. Nesneler değişerek anlatılabilir.
Şiir anlaşılmak için değil hissedilmek içindir.
Dil herkesin anlayacağı seviyede değil oldukça ağırdır.

Sembolizmin Temsilcileri
Charles Baudelaire - şiir
Stephane Mallerme - şiir
Paul Verlaine - şiir
Arthur Rimbaud - şiir
Paul Valery - şiir
Maurice Maeterlinck - tiyatro



Les Nabis

Fransa’da post empresyonist ve illüstratörler grubu tarafından ortaya çıkmıştır.
Paul Sérusier  tarafından kurulmustur.
Bugünkü grafik sanat üzerinde çok kuvvetli etkileri olmuştur.
Art nouveau ile parallellik taşıyan bir biçimi vardır ve sembolizmi çıkış noktası olarak alırlar.






Dışavurumculuk ( ekspresyonizm )

Doğanın olduğu gibi temsili yerine, duyguların ve iç dünyanın ön plana çıkarıldığı 20. yüzyıl sanat akımıdır. Bu akım "insanların en gizli yönlerini açığa vuran bir anlatım" olarak açıklanabilir. 

Ekspresyonizme göre şairin görevi dış dünyanın anlamsızlığına, ruhsuzluğuna sureti bir atılışla anlam kazandırmaktır. İyi bir sanatçı, bir nesneyi bütün somut ilişkilerinden ayırmak, onu çıplak ve yalnız olarak, bireysel zihnin katışıksız bir ürünü olarak incelemek durumundadır. Sanatçının kendi öz sezişini anlatım olarak adlandırılan ekspresyonizmi ilk olarak Almanlar kullanmıştır. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra özellikle Alman resim ve sinemasında uygulanmıştır. Vincent Van Gogh bu akımın öncüsü kabul edilmektedir. Herwarth Waiden, Strindberg de bu akımın temsilcilerindendir. 

Bu akım, Empresyonizme kaşıdır. Empresyonizmde olduğu gibi dış dünyadaki izlenimleri aktarmak değil, insanın iç dünyasında doğan duyguları anlatmayı amaçlamıştır.


Ekspresyonizmin Temsilcileri
  • O'Neil
  • Kafka
  • Eliot
  • J. Joyce
Ekspresyonizmin Akımının Özellikleri
  • İnsanın iç dünyasına ait duygularını, yani ruhsal durumlarını anlatmak esastır.
  • Ekspresyonistler, kendi iç dünyalarına yöneldiklerinden iç gözleme büyük önem vermişlerdir.
  • Ekpresyonistler, bir nesneyi bütün somut ilişkilerinden ayırmak, onu çıplak ve yalnız olarak bireysel zihnin katışıksız bir ürünü olarak değerlendirmek istemişlerdir.
  • Dış âlemin anlamsızlığına, ruh ve anlam kazandırmayı düşünmüşlerdir.
  • Ekspresyonistler, sanatçının görevinin, insanın öz derinliğine inmek olduğunu ve özün kavranması için de aklın kontrolünde olmamak gerektiğini belirtmişlerdir.
  • Bu akımda çelişmelerin ruhsal durumu, bozguncu renkler, garip biçimlerle haykırışlar yer alır.
  • Bozulmuş çizgi ve şekiller, abartı renkleri ile duygusal bir iz bırakmayı hedefler.
  • Ekspresyonist bir sanat eserini yorumlarken çizgilerin, renklerin kullanımına dikkat edilmelidir. Sivri ve keskin çizgiler, kırmızı ve tonları öfkeyi ön plana çıkarırken, dairesel oluşumlar, mavi ve tonları daha çok sakinliği vurgulamaktadır.