7 Nisan 2014 Pazartesi

Sembolizm ( simgecilik )

  19.yüzyılın ikinci yarısında parnasizme tepki olarak ortaya çıkmış bir akımdır.
Sembolistler duygusallığa, insanın iç dünyasına yönelmişlerdir. Onlara göre somut varlıklar, dış dünya ile insanın duyuları arasında köprü kurmaya yarayan birer simgedir. Çünkü dış gerçek ancak insanın algılayış biçimiyle var olur. Yani insan onu nasıl algılıyorsa öyle değerlendirilir. 

  Sembolistler, semboller aracılığıyla dış çevrenin insan üzerindeki etkilerini ve izlenimlerini anlatmışlardır.

  Şiiri sessiz bir şarkı olarak tanımlamışlar ve müziği şiirin amacı durumuna getirmişlerdir. Onlara göre şiir düşüncelere değil duygulara seslenmelidir; çünkü şiir bir şey anlatmak için yazılmaz.
Şiirde anlam kapalı olmalıdır ve herkes kendince yorum getirebilmelidir. Sözcüğün anlam değerinden çok müzikal değeri önemlidir. Anlam kapanıklığı ve farklı çağrışımlar yaratabilme amacı, bol bol mecaz ve istiarelerin kullanılmasına yol açmış, dolayısıyla dil de ağırlaşmıştır.

  Gerçeklerden kaçma, hayale sığınma, çirkinlikleri hayal yardımıyla güzelleştirme, bunlara bağlı olarak ortaya çıkan karamsarlık, sembolizmin en belirgin özelliklerindendir.
Durgun sular, ay ışığı, alacakaranlık, tan ağartısı, perdede gezinen gölgeler ve ölüm başlıca temalarıdır.
Lirizm, bu anlayışın en önemli ögesi durumundadır.
Parnasyenlerin genellikle "sone" nazım biçimini kullanmalarına karşın, sembolistler daha çok serbest nazım biçimlerine yönelmişlerdir.

Sembolizmin Akımının Özellikleri
Nesneleri olduğu gibi anlatmak mümkün değildir. Nesneler değişerek anlatılabilir.
Şiir anlaşılmak için değil hissedilmek içindir.
Dil herkesin anlayacağı seviyede değil oldukça ağırdır.

Sembolizmin Temsilcileri
Charles Baudelaire - şiir
Stephane Mallerme - şiir
Paul Verlaine - şiir
Arthur Rimbaud - şiir
Paul Valery - şiir
Maurice Maeterlinck - tiyatro



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder